Amasya
Batısında Kırklar Dağı, doğusunda Ferhat dağı bulunur ve bu
iki dağın arasından Yeşilırmak süzülerek sakin sakin akar. Yamaçlarda bulanan
ünlü Amasya evleri de bu güzelliğe ayrı bir güzellik katar.
Amasya için bir efsane anlatılır. Söylentiye göre çok
eskiden Amasya’nın güzel bağlarını ve verimli alanlarını sulayan ırmağın
kaynağına büyük bir ejderha oturmuş. Oturmasıyla da sular kesilmiş tabi. Bağlar
kurumuş, şehir susuzluktan ne yapacağını bilememiş. Amasyalılar bakmışlar
olacak gibi değil başlamışlar düşünmüşe. E kocaman ejderha ile başa çıkmak da
öyle her babayiğidin harcı değil, bir fikir bulmuşlar. Fikirleri ejderhayı
çatlatıp öldürmek. Büyükçe bir eşeğin üstüne çuvallarla tuz koyup göndermişler
ejderhanın üstüne. Tabi ejderha da gördüğü gibi yutuvermiş eşek ile çuvallar
dolusu tuzu. Birkaç saat sonra tuzun verdiği hararetle başlamış ejderha ırmağın
suyunu içmeye. İçtikçe şişmiş bir süre sonra dağ gibi olmuş ve çatlayıp ölmüş.
Amasya da felaketten kurtulmuş.
Ha bir de Ferhat Dağına adını veren herkes in bildiği
“Ferhat ile Şirin” hikayesine adını veren kahraman Ferhat vardır. Ferhat’ın içi
yanmak ta ve kalbi bir kız için atmaktadır. Bu kız Amasya beyinin güzel kızı
Şirin’dir.Kız ile evlenmek ister ama Amasya beyinin bir şartı vardır da kimseler
yerine getiremez. Bey demiş ki:
Kim dağın ötesindeki suya şehre getirirse, o yiğite
vereceğim kızım Şirin’i…
Tek bir kişi kocaman bir dağı yarabilir mi? Eğer Ferhat gibi
aşık olan birisi varsa yarar bu dağı. Bu aşk dağı da yarar, göğü de yere
indirir… Almış kazmayı eline Ferhat, çıkmış Şahinkaya.O vurdukça erimiş taşlar.
Kocaman kayalar küçülüvermiş. Yeşilırmak akmış Amasya’ya. Öyle ki Ferhat’ın
alın teri gibi akmış sular şehre. Peki söz yerine gelmiş ve Ferhat Şirinine
kavuşmuş mu? Hayır. Kötülükler ve kötü niyetli insanlar onu da bulmuş. Şirinin
öldüğü haberini vermişler tam da suların şehre aktığı gün. İçinde öyle bir ateş
yanmış ki Ferhat’ın o kocaman kayaları yararak getirdiği Yeşilırmak bile
söndürememiş yangının. Kazmayı kaptığı gibi saplamış göğsüne. Hemen oracıkta
can vermiş. Suların şehre aktığı ilk günde Yeşilırmak belki de ilk ve son defa
bir süreliğine de olsa kırmızı akmış. Unutamamış Amasyalılar bu olayı. Dağa
Ferhat adını vermişler.
Amasya adına gelecek olursak ünlü tarihçilere göre şehri ilk
kuran Amazonlarmış. Amazon kraliçesi Amasis, Karadeniz kıyılarından aşağı
inmiş. Amasya’nın bulunduğu yeri beğenerek burada bir şehir kurdurmuş. Adına
“Amasis Şehri” demek olan “Amaseia” demişler. Şehrin adının Amasya'yı fetheden Danişmend
Ahmed Gazi'nin karısı "Ümmü Asiye" den geldiğini, Ümmü Asiye'nin
Amasya'da oturduğunu söyleyenler var. Fakat, Amasya, Danişmend Gazi'nin burayı
fethinden önce de "Amasea" adıyla tanınan, bilinen bir şehirdir.
Ferhat Su
Kanalı
Geç Hellenistik - Erken Roma dönemine aittir. Antik Amasya Kenti’nin su ihtiyacını karşılamak üzere yapılmıştır. Kayalar oyulup tüneller açılarak, yer yer duvar şeklinde tonozlu bir biçimde arazi eğimine göre, su terazisi sistemine uygun olarak yapılmıştır. Bu durumuyla ünlü “Ferhat ile Şirin Efsanesi”’ne konu edilmiş olup, halk arasında “Ferhat Su Kanalı” olarak bilinmektedir.
Kanalın Ferhatarası Mevkii’nde, karayoluna paralel olarak yaklaşık 2 km.uzunluğundaki bölümü görsel olarak izlenebilmektedir.
Geç Hellenistik - Erken Roma dönemine aittir. Antik Amasya Kenti’nin su ihtiyacını karşılamak üzere yapılmıştır. Kayalar oyulup tüneller açılarak, yer yer duvar şeklinde tonozlu bir biçimde arazi eğimine göre, su terazisi sistemine uygun olarak yapılmıştır. Bu durumuyla ünlü “Ferhat ile Şirin Efsanesi”’ne konu edilmiş olup, halk arasında “Ferhat Su Kanalı” olarak bilinmektedir.
Kanalın Ferhatarası Mevkii’nde, karayoluna paralel olarak yaklaşık 2 km.uzunluğundaki bölümü görsel olarak izlenebilmektedir.
Kral Kaya Mezarları
ve Kızlar Sarayı
Helenistik Dönemde, Harşena Dağı’ nın güney eteklerindeki kalker kayalara oyularak, anıtsal boyutta mezar odası olarak yapılmıştır. Antik Çağ yazarı Strabon, mezarların krallara ait olduğunu belirtmektedir. Bu ören yeri içerisinde 15.yy. Osmanlı Dönemi’ne ait iki adet özel hamam yer almaktadır.
Helenistik Dönemde, Harşena Dağı’ nın güney eteklerindeki kalker kayalara oyularak, anıtsal boyutta mezar odası olarak yapılmıştır. Antik Çağ yazarı Strabon, mezarların krallara ait olduğunu belirtmektedir. Bu ören yeri içerisinde 15.yy. Osmanlı Dönemi’ne ait iki adet özel hamam yer almaktadır.
Aynalı Mağara
Ziyaret Beldesi yolu üzerinde, Helenistik Dönem’e ait olup en iyi işlenmiş ve tamamlanmış anıtsal kaya mezarıdır. İçerisinde mezar odası ve tavandan zemine kadar; kahverengi ve kırmızı boya ile yapılmış Hz Meryem ve On İki Havari tasvirlerinden oluşan Bizans Dönemi duvar resimleri bulunmaktadır. Yeşilırmak vadisi içerisinde 25 civarında kaya mezarı bulunmaktadır.
Ziyaret Beldesi yolu üzerinde, Helenistik Dönem’e ait olup en iyi işlenmiş ve tamamlanmış anıtsal kaya mezarıdır. İçerisinde mezar odası ve tavandan zemine kadar; kahverengi ve kırmızı boya ile yapılmış Hz Meryem ve On İki Havari tasvirlerinden oluşan Bizans Dönemi duvar resimleri bulunmaktadır. Yeşilırmak vadisi içerisinde 25 civarında kaya mezarı bulunmaktadır.
Darüşşifa
(Bimarhane)
1308-1309 yılında İlhanlı Hükümdarı Sultan Muhammed Olcaytu ve hanımı İldus Hatun adına yaptırılmıştır. Dikdörtgen planlı, açık avlulu, eyvanlı, kenarlarda tonoz örtülü mekanları bulunan tipik bir Selçuklu medrese plân şemasına sahip bir tıp medresesidir. Taç kapı giriş detaylarıyla ünlüdür.
Burası bir taraftan eğitim yapılırken diğer yönden hastaların tedavi edildiği, cerrahi müdahalelerle öğrencilere ameliyatların gösterildiği, uygulamalı öğretim yeri olmuş, sonraki zamanlarda ruh hastalarının da tedavi merkezi haline gelmiştir. Günümüzde belediye konservatuar olarak kullanılmaktadır.
1308-1309 yılında İlhanlı Hükümdarı Sultan Muhammed Olcaytu ve hanımı İldus Hatun adına yaptırılmıştır. Dikdörtgen planlı, açık avlulu, eyvanlı, kenarlarda tonoz örtülü mekanları bulunan tipik bir Selçuklu medrese plân şemasına sahip bir tıp medresesidir. Taç kapı giriş detaylarıyla ünlüdür.
Burası bir taraftan eğitim yapılırken diğer yönden hastaların tedavi edildiği, cerrahi müdahalelerle öğrencilere ameliyatların gösterildiği, uygulamalı öğretim yeri olmuş, sonraki zamanlarda ruh hastalarının da tedavi merkezi haline gelmiştir. Günümüzde belediye konservatuar olarak kullanılmaktadır.
Yassıçal
Sunağı
Yassıçal Beldesi’nin 3 km. güney batısında, Erbaa–Horoztepe’den Zela (Zile) Kenti’ne uzanan Antik Roma Yolu üzerinde yer almaktadır.
Geç Helenistik-Erken Roma dönemlerinde dini törenlerin yapıldığı kutsal alandır. Etrafı “Temenna Duvarı” ile çevrili olup ortasında “Altar” (sunak) bulunmaktadır. Ancak günümüzde sadece yıkık çevre duvarlarını görmek mümkündür. Halk arasında “Büyük Evliya Tepesi” olarak anılmaktadır.
Yassıçal Beldesi’nin 3 km. güney batısında, Erbaa–Horoztepe’den Zela (Zile) Kenti’ne uzanan Antik Roma Yolu üzerinde yer almaktadır.
Geç Helenistik-Erken Roma dönemlerinde dini törenlerin yapıldığı kutsal alandır. Etrafı “Temenna Duvarı” ile çevrili olup ortasında “Altar” (sunak) bulunmaktadır. Ancak günümüzde sadece yıkık çevre duvarlarını görmek mümkündür. Halk arasında “Büyük Evliya Tepesi” olarak anılmaktadır.
Bayezıd Paşa
Camii
Kunç Köprü’ nün kuzey doğusundadır. Çelebi Mehmed devrinde, Amasya Valisi Bayezid Paşa tarafından 1414 yılında yaptırılmıştır.
Ters T plan şemasına sahip zaviyeli camilerdendir. Son cemaat mahalini çevreleyen mermer üzerindeki geometrik süslemeler, dikkat çekici özelikleri arasında yer almaktadır.
Kunç Köprü’ nün kuzey doğusundadır. Çelebi Mehmed devrinde, Amasya Valisi Bayezid Paşa tarafından 1414 yılında yaptırılmıştır.
Ters T plan şemasına sahip zaviyeli camilerdendir. Son cemaat mahalini çevreleyen mermer üzerindeki geometrik süslemeler, dikkat çekici özelikleri arasında yer almaktadır.
II. Bayezid
Külliyesi
Sultan II. Bayezıd adına 1486’da Amasya Valisi Şehzade Ahmet tarafından; cami, medrese, imaret, türbe, şadırvan ve çeşmeden ibaret külliye olarak yapılmıştır. 15.yüzyılın son çeyreğinde yan mekanlı camii mimarisinin gelişmiş bir örneğidir.Yapının kuzeyinde altı adet sütunun taşıdığı kemerler üzerine beş kubbeli son cemaat yeri ve içeride ise mihrap ekseni üzerinde büyük ve geniş bir kemer açıklığı ile birbirine bağlanmış arka arkaya iki kubbeyle örtülü dikdörtgen bir mekan ve buraya açılan üçer kubbeli yan mekanlardan ibarettir.
Mihrap, minber ve taç kapısı genel olarak sade olup beyaz mermerden özenli biçimde yapılmıştır. İhtişamlı taç kapısı, kitabesi, silmeleri, statikleri ile zarif ve özenlidir. Ayrıca ahşap pencere kanatları, 15. y.y. ahşap kündekari tekniğinin en güzel örneklerindendir.
Caminin batısında, (U) planlı revaklı açık avlulu, onsekiz hücreden ibaret medrese yer almaktadır.
Yapı günümüzde İl Halk kütüphanesi olarak kullanılmaktadır.
Caminin doğusunda, (L) plânlı imaret yapısı bulunmaktadır. Bugün, esas fonksiyonuna uygun olarak Amasya Valiliği Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı’nın aşevi olarak faaliyet göstermektedir.
Her iki minare hizasında bulunan yaşlı çınar ağaçlarının külliye ile yaşıt olduğu tahmin edilmektedir.
Sultan II. Bayezıd adına 1486’da Amasya Valisi Şehzade Ahmet tarafından; cami, medrese, imaret, türbe, şadırvan ve çeşmeden ibaret külliye olarak yapılmıştır. 15.yüzyılın son çeyreğinde yan mekanlı camii mimarisinin gelişmiş bir örneğidir.Yapının kuzeyinde altı adet sütunun taşıdığı kemerler üzerine beş kubbeli son cemaat yeri ve içeride ise mihrap ekseni üzerinde büyük ve geniş bir kemer açıklığı ile birbirine bağlanmış arka arkaya iki kubbeyle örtülü dikdörtgen bir mekan ve buraya açılan üçer kubbeli yan mekanlardan ibarettir.
Mihrap, minber ve taç kapısı genel olarak sade olup beyaz mermerden özenli biçimde yapılmıştır. İhtişamlı taç kapısı, kitabesi, silmeleri, statikleri ile zarif ve özenlidir. Ayrıca ahşap pencere kanatları, 15. y.y. ahşap kündekari tekniğinin en güzel örneklerindendir.
Caminin batısında, (U) planlı revaklı açık avlulu, onsekiz hücreden ibaret medrese yer almaktadır.
Yapı günümüzde İl Halk kütüphanesi olarak kullanılmaktadır.
Caminin doğusunda, (L) plânlı imaret yapısı bulunmaktadır. Bugün, esas fonksiyonuna uygun olarak Amasya Valiliği Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı’nın aşevi olarak faaliyet göstermektedir.
Her iki minare hizasında bulunan yaşlı çınar ağaçlarının külliye ile yaşıt olduğu tahmin edilmektedir.
Aspendos
Şehrin
Tarihçesi
Köprüçay
(Eurymedon) nehrinin yanında kurulmuş olan Aspendos, muhteşem antik
anfi-tiyatrosuyla dünyaca tanınmaktadır.
Yunan efsanesine göre, şehir Truva Savaşı’ndan sonra Pamphylia’ya gelen kahraman Mopsos liderliğindeki Argive kolonicileri tarafından kurulmuştur. Aspendos bölgede kendi adına madeni para bastıran ilk şehirlerden biridir. Tarihi M.Ö. beşinci ve dördüncü yüzyıla uzanan bu gümüş sikkelerde şehrin adı yerel yazı ile Estwediiys olarak geçer. 1947’de yapılan Adana yakınındaki Karatepe kazılarında bulunan M.S. sekizinci yüzyılın sonlarına ait hem Hitit hiyeroglifi hem de Finike alfabesi ile kazılmış olan iki dildeki yazıt, Danunum (Adana) Kralı Asitawada’nın kendi isminden türetilmiş Azitawadda adında bir şehir kurduğunu ve kendisinin Muksas ya da Mopsus hanedanı üyesi olduğunu belirtir. “Estwediiys” ve “azitawaddi” isimleri arasındaki bu şaşırtıcı benzerlik Aspendos şehrinin Asitawada’nın kurduğu şehir olabileceğine işaret eder.
Aspendos eski çağlarda politik bir güç olarak önemli rol oynamamıştır. Aspendos’un kolonileşme dönemindeki siyasi tarihi Pamphylia bölgesindeki akımlarla uyum sağlar. Bu eğilim ile Aspendos, kolonileşme döneminden sonra bir süre Likya egemenliği altında kalmıştır. Şehir, M.Ö. 546’da Pers hakimiyeti altına girmiştir. Aspendos’un bu dönemde de kendi adında parasını basmaya devam etmiş olması, şehrin Pers egemenliği altında bile oldukça özgür olduğunu gösterir.
Yunan efsanesine göre, şehir Truva Savaşı’ndan sonra Pamphylia’ya gelen kahraman Mopsos liderliğindeki Argive kolonicileri tarafından kurulmuştur. Aspendos bölgede kendi adına madeni para bastıran ilk şehirlerden biridir. Tarihi M.Ö. beşinci ve dördüncü yüzyıla uzanan bu gümüş sikkelerde şehrin adı yerel yazı ile Estwediiys olarak geçer. 1947’de yapılan Adana yakınındaki Karatepe kazılarında bulunan M.S. sekizinci yüzyılın sonlarına ait hem Hitit hiyeroglifi hem de Finike alfabesi ile kazılmış olan iki dildeki yazıt, Danunum (Adana) Kralı Asitawada’nın kendi isminden türetilmiş Azitawadda adında bir şehir kurduğunu ve kendisinin Muksas ya da Mopsus hanedanı üyesi olduğunu belirtir. “Estwediiys” ve “azitawaddi” isimleri arasındaki bu şaşırtıcı benzerlik Aspendos şehrinin Asitawada’nın kurduğu şehir olabileceğine işaret eder.
Aspendos eski çağlarda politik bir güç olarak önemli rol oynamamıştır. Aspendos’un kolonileşme dönemindeki siyasi tarihi Pamphylia bölgesindeki akımlarla uyum sağlar. Bu eğilim ile Aspendos, kolonileşme döneminden sonra bir süre Likya egemenliği altında kalmıştır. Şehir, M.Ö. 546’da Pers hakimiyeti altına girmiştir. Aspendos’un bu dönemde de kendi adında parasını basmaya devam etmiş olması, şehrin Pers egemenliği altında bile oldukça özgür olduğunu gösterir.
Yorum:
Antalya da yaşadığım 6 sene boyunca gitmekten bıkmadığım, her
gittiğim zaman da birbirinden değişik onlarca fotoğraf çektiğim bir ören yeri.
Öyle ki Antalya ya gelen her akrabamı ve arkadaşımı götürdüğüm ve gitmekten hiç
sıkılmadığım bir yer.Özellikle Amasya ve Efes den sonraki favori tarihi gezi
yerim olduğunu söyleyebilirim.
Efesin
Tarihçesi
Son yıllarda yapılan araştırmalar ve kazılarda Efes çevresindeki höyükler (tarih öncesi tepe yerleşimleri) ve kalenin bulunduğu Ayasuluk Tepesi'nde Tunç çağları ve Hittitler'e ait yerleşimler saptanmıştır. Hititler Dönemi'nde kentin adı Apasas'tır. M.Ö. 1050 yıllarında Yunanistan'dan gelen göçmenlerin de yaşamaya başladığı liman kenti Efes, M.Ö. 560 yılında Artemis Tapınağı çevresine taşınmıştır. Bugün gezilen Efes ise, Büyük İskender'in generallerinden Lysimakhos tarafından M.Ö. 300 yıllarında kurulmuştur. Hellenistik ve Roma çağlarında en görkemli dönemlerini yaşayan Efes, Asya eyaletinin başkenti ve en büyük liman kenti olarak 200.000 kişilik nüfusa sahipti. Efes, Bizans Çağında tekrar yer değiştirmiş ve ilk kez kurulduğu Selçuk'taki Ayasuluk Tepesi'ne gelmiştir. 1330 yılında Türkler tarafından alınan ve Aydınoğulları'nın merkezi olan Ayasuluk, 16.Yüzyıl'dan itibaren giderek küçülmeye başlamış, 1923 yılında Cumhuriyetimizin kuruluşundan sonra Selçuk adını almış ve bugün 30.000 kişilik nüfusa sahip turistik bir yerdir.
Son yıllarda yapılan araştırmalar ve kazılarda Efes çevresindeki höyükler (tarih öncesi tepe yerleşimleri) ve kalenin bulunduğu Ayasuluk Tepesi'nde Tunç çağları ve Hittitler'e ait yerleşimler saptanmıştır. Hititler Dönemi'nde kentin adı Apasas'tır. M.Ö. 1050 yıllarında Yunanistan'dan gelen göçmenlerin de yaşamaya başladığı liman kenti Efes, M.Ö. 560 yılında Artemis Tapınağı çevresine taşınmıştır. Bugün gezilen Efes ise, Büyük İskender'in generallerinden Lysimakhos tarafından M.Ö. 300 yıllarında kurulmuştur. Hellenistik ve Roma çağlarında en görkemli dönemlerini yaşayan Efes, Asya eyaletinin başkenti ve en büyük liman kenti olarak 200.000 kişilik nüfusa sahipti. Efes, Bizans Çağında tekrar yer değiştirmiş ve ilk kez kurulduğu Selçuk'taki Ayasuluk Tepesi'ne gelmiştir. 1330 yılında Türkler tarafından alınan ve Aydınoğulları'nın merkezi olan Ayasuluk, 16.Yüzyıl'dan itibaren giderek küçülmeye başlamış, 1923 yılında Cumhuriyetimizin kuruluşundan sonra Selçuk adını almış ve bugün 30.000 kişilik nüfusa sahip turistik bir yerdir.
Efesin çevresindeki sur duvarlarının doğu kapısıdır. Yanında bulunan gymnasion, Roma Çağının okuludur.
Yukarı Agora ve Bazilika
İmparator Augustus tarafından inşa ettirilmiş, resmi toplantıların ve borsa işlemlerinin yapıldığı yerdir.
Odeion
Zamanında üzeri kapalı olan yapıda Kent Meclisi toplantıları yapılmış ve konserler verilmiştir. 1.400 kişilik kapasiteye sahiptir.
Prytaneion
Kentin ölümsüzlüğünü simgeleyen kent ateşinin hiç durmadan yandığı yerdir. Salonun çevresinde tanrı ve imparator heykelleri sıralanmıştı. Müzedeki Artemis heykelleri burada bulunmuş ve daha sonra müzeye getirilmiştir. Yanındaki yapılar kentin resmi misafirlerine ayrılmıştı.
Domitianus Meydanı
Meydanın güneyinde, teras üzerinde İmparator Domitianus adına Efesliler tarafından yaptırılmış büyük bir tapınak ve altında Efes yazıtlar galerisi vardır. Doğuda Pollio Çeşmesi ve olasılıkla hastane yapısı, kuzeyinde cadde üzerinde Memnius Anıtı yer alır.
Herakles Kapısı
Roma Çağı sonlarında yaptırılmış olan bu kapı Kuretler Caddesi'ni yaya yolu haline getirmiştir. Ön cephesinde Kuvvet Tanrısı Herakles kabartmaları dolayısıyla bu ismi almıştır.
Traianus Çeşmesi
Cadde üzerindeki iki katlı anıtlardan biridir. Ortada duran İmparator Trainus'un heykelinin ayağı altında görülen küre dünyayı simgeler.
Yamaç Evler
Teraslar üzerine inşa edilmiş olan çok katlı evlerde kentin zenginleri oturuyordu. Evlerin tabanlarında mozaikler, duvarlarında mermer kaplama ve freskler vardır.
Hamam ve Umumi Tuvalet
Romalıların en önemli sosyal yapılarındandır. Soğuk, ılık ve sıcak kısımlar vardır. Bizans Çağında tamir görmüştür. Ortasında havuz olan umumi tuvalet yapısı, aynı zamanda toplanma yeri olarak da kullanılmıştır.
Hadrianus Tapınağı
İmparator Hadrianus adına, anıt tapınak olarak inşa ettirilmiştir. Korinth düzenlidir ve frizlerinde Efes'in kuruluş efsanesi işlenmiştir.
Ve dahası....
Hasan Keyf
Son yıllarda
basında adından çokça bahsedilen Hasankeyf, günümüzde
içinde yaşam olan en eski
antik kent olarak biliniyor.Yine Adıyaman
ziyaretimin bir parçası olmuştu
HasanKeyf. Günümüzde Dicle nehri üzerine yapılması planlanan bir barajın suları
altında kalacak olan Hasankeyf'i kurtarmak için özellikle basında barajın
yapılmamasına dönük bir kampanya sürdürülmekte. Yaşayan bir tarih olan
Hasankeyf , Batman-Midyat karayolu üzerinde yer alıyor. Burada konaklama imkanı
ne yazıkki yok. En yakın 35 km uzaklıktaki Batman'daki otellerde kalınabiliyor.
Bu yüzden en kolay ulaşım yolu Batman havaalanı ya da daha yoğun olan Mardin
havaalanı.
Şehirin orjinal adı Hısn-ı Keyfa ya da Hısn-ı Kehf, güzel kaya ya da kaya kalesi anlamına geliyor. Zamanla hasankeyf olmuş. Şehrin etrafında sayısız mağara bulunuyor. Yüzlerce yıldır üzerinde kesintisiz yaşam olan Hasankeyf, bu nedenle pek çok tarihi eseri de barındırıyor. Bunlar arasında;
Taş köprü
El Rızk Camii
Kale Kapıları
Büyük ve Küçük Saray
Yukarı Şehir
Ulu Camii
DarphaneHamam
Sultan Süleyman Camii
Mağaralar
Zeynel Bey Türbesi
Kale
İki Yollu Minare
görülmeye değer başlıca eserler. .Hasankeyf'in her taşında Roma,Bizans, Sasani ve İslam kültürlerinden izler taşıyor. En parlak dönemini Artuklulara 130 yıl başkentlik yaparak yapmış. Bugünkü köprü, yıkılan taş köprünün yerine yakın zamanlarda yapılmış. Yapılacak olan baraj gölünün altında kalacak bu tarihi eserleri kurtarmak için taşınması gündemde. Yetkililer barajın bölge ekonomisi için olmazsa olmaz bir yatırım olduğunu söyleyerek ikna etmeye uğraşıyorlar. Bakalım yakın gelecekte ekonomi mi yoksa tarihin romantizmi mi galip gelecek. Kimbilir, belki bir orta yol bulunur. Biz ümidimizi yine de kaybetmeyelim.
Şehirin orjinal adı Hısn-ı Keyfa ya da Hısn-ı Kehf, güzel kaya ya da kaya kalesi anlamına geliyor. Zamanla hasankeyf olmuş. Şehrin etrafında sayısız mağara bulunuyor. Yüzlerce yıldır üzerinde kesintisiz yaşam olan Hasankeyf, bu nedenle pek çok tarihi eseri de barındırıyor. Bunlar arasında;
Taş köprü
El Rızk Camii
Kale Kapıları
Büyük ve Küçük Saray
Yukarı Şehir
Ulu Camii
DarphaneHamam
Sultan Süleyman Camii
Mağaralar
Zeynel Bey Türbesi
Kale
İki Yollu Minare
görülmeye değer başlıca eserler. .Hasankeyf'in her taşında Roma,Bizans, Sasani ve İslam kültürlerinden izler taşıyor. En parlak dönemini Artuklulara 130 yıl başkentlik yaparak yapmış. Bugünkü köprü, yıkılan taş köprünün yerine yakın zamanlarda yapılmış. Yapılacak olan baraj gölünün altında kalacak bu tarihi eserleri kurtarmak için taşınması gündemde. Yetkililer barajın bölge ekonomisi için olmazsa olmaz bir yatırım olduğunu söyleyerek ikna etmeye uğraşıyorlar. Bakalım yakın gelecekte ekonomi mi yoksa tarihin romantizmi mi galip gelecek. Kimbilir, belki bir orta yol bulunur. Biz ümidimizi yine de kaybetmeyelim.
Nemrut Dağı
Nemrut Dağı,
İl Merkezine direkt 87 km. Arsameia Antik yolu üzerinden 77 km. Kahta ilçesine
43 km uzaklıktadır. Dünya harikası olan bu tümülüs, Doğu Toros sıradağları
üzerinde 2206 metre yükseklikte, Fırat Nehri geçitlerine ve ovaya hakim bir tepe
üzerindedir.
Kommagene Kralı I. Antiochos için yapılan anıt mezar üzerinde kırma ve çakıl taşları yığılarak bir tümülüs oluşturulmuş ve tümülüsün etrafındaki teraslar üzerine ateş sunağı ve Greko-Pers üslubunda dev heykel ve kabartma steller yapılmıştır.
Doğu Terası
Yaklaşık 10 metre yüksekliğindeki tahtlar üzerinde sıralar halinde oturmuş dev tanrı heykelleri mevcuttur. Heykellerin yüzleri güneşe doğru bakmaktadır. Bu terasta sırasıyla Kommagene Krallığının gökyüzü hakimiyetini temsil eden koruyucu kartal, krallığın yeryüzü hakimiyetini temsil eden koruyucu aslan, Kommagene Kralı I. Antiochos, Kommagene (Tyche), Zeus, Apollon ve Herakles heykelleri yer alır.Tahtların arkasında 237 satırdan oluşan Kral Antiochos’un dini ve sosyal içerikli vasiyeti (Nomos) bulunmaktadır.Terasın kuzey ve güneyinde Kommagene Kraliyet ailesi bireylerinin kabartma stelleri bulunmaktadır. Yine bu terasta heykellerin önünde ateş sunağı (Altar) ve onun yanında oturur biçimde bir aslan heykeli bulunmaktadır. Nemrut’ta güneşin doğuşu bu terastan izlenmektedir.
Batı Terası
Doğu Teras’da olduğu gibi tahtlarında oturan dev tanrı heykelleri ile birlikte Kommagene Kralı I. Antiochos’un heykeli ve tanrılarla tokalaşma kabartmaları yer alır. Ayrıca burada astroloji ile ilgili bir aslan horoskop kabartması da bulunmaktadır. Aslan kabartması üzerinde yer alan ay ve yıldızlardan Milattan önce 7 Temmuz 62 tarihi okunmaktadır. Bu tarih Kral I. Antiochos’un tahta çıkış tarihidir. Nemrut’ta güneşin batımı bu terastan izlenmektedir.
Kuzey Terası
Kuzey Terası, batı ve doğu teraslarını birbirine bağlayan 180 m. uzunluğunda bir tören yoludur. Terasta tamamlanmamış stel ve kaideler bulunmaktadır.
Kommagene Kralı I. Antiochos için yapılan anıt mezar üzerinde kırma ve çakıl taşları yığılarak bir tümülüs oluşturulmuş ve tümülüsün etrafındaki teraslar üzerine ateş sunağı ve Greko-Pers üslubunda dev heykel ve kabartma steller yapılmıştır.
Doğu Terası
Yaklaşık 10 metre yüksekliğindeki tahtlar üzerinde sıralar halinde oturmuş dev tanrı heykelleri mevcuttur. Heykellerin yüzleri güneşe doğru bakmaktadır. Bu terasta sırasıyla Kommagene Krallığının gökyüzü hakimiyetini temsil eden koruyucu kartal, krallığın yeryüzü hakimiyetini temsil eden koruyucu aslan, Kommagene Kralı I. Antiochos, Kommagene (Tyche), Zeus, Apollon ve Herakles heykelleri yer alır.Tahtların arkasında 237 satırdan oluşan Kral Antiochos’un dini ve sosyal içerikli vasiyeti (Nomos) bulunmaktadır.Terasın kuzey ve güneyinde Kommagene Kraliyet ailesi bireylerinin kabartma stelleri bulunmaktadır. Yine bu terasta heykellerin önünde ateş sunağı (Altar) ve onun yanında oturur biçimde bir aslan heykeli bulunmaktadır. Nemrut’ta güneşin doğuşu bu terastan izlenmektedir.
Batı Terası
Doğu Teras’da olduğu gibi tahtlarında oturan dev tanrı heykelleri ile birlikte Kommagene Kralı I. Antiochos’un heykeli ve tanrılarla tokalaşma kabartmaları yer alır. Ayrıca burada astroloji ile ilgili bir aslan horoskop kabartması da bulunmaktadır. Aslan kabartması üzerinde yer alan ay ve yıldızlardan Milattan önce 7 Temmuz 62 tarihi okunmaktadır. Bu tarih Kral I. Antiochos’un tahta çıkış tarihidir. Nemrut’ta güneşin batımı bu terastan izlenmektedir.
Kuzey Terası
Kuzey Terası, batı ve doğu teraslarını birbirine bağlayan 180 m. uzunluğunda bir tören yoludur. Terasta tamamlanmamış stel ve kaideler bulunmaktadır.
Hepsi güzel yerler gerçekten inşallah bize de bir gün gezmek nasip olur ama yolu Edirne' ye düşen arkadaşlara Selimiye' yi görmelerini tavsiye ederim.
YanıtlaSilmaltepe evden eve nakliyat
YanıtlaSilfatih evden eve nakliyat
ikiteli evden eve nakliyat
maslak evden eve nakliyat
eyup. evden eve nakliyat
kadiköy evden eve nakliyat
bahçelievler evden eve nakliyat
ataşehir evden eve nakliyat
bostanci evden eve nakliyat
pendik evden eve nakliyat
beykoz evden eve nakliyat
merter evden eve nakliyat
yenibosna evden eve nakliyat
bakirköy evden eve nakliyat
bakirköy evden eve nakliyat
kartalevden eve nakliyat
uskudar evden eve nakliyat
florya evden eve nakliyat
evden eve nakliyat