ParaParaParaParaParaPara
“ Her şey in başı sağlık ” derler
ya hep. Evet doğrudur da büyük ihtimal. Ama insanların hep unuttukları bir şeydir bu. Bende dahil tabi ki. Ama kim inkar
edebilir ki bunu. Herkes parası olsun
ister. Yaşadığımız düzen bunu gerektiriyor işte. Her zaman biraz daha para.
Birazcık daha para. Birazcıcık daha para…
Yok suç bizde değil arkadaş. Tamamen sistemde suç. Parasız
yapabildiğin tek şey hayratlardan su içmek. O da bu ülkede yaşadığımız için,
başka yerde kolay kolay onu da bulamazsın. Neyse niye başladım yine yazmaya.
Eski bir hatıra geldi aklıma. Lisedeyiz ve para kazanmak lazım. Niye bilmiyorum
aldığım harçlık da yetiyor aslında. Öyle lisedeyken ne sigara alışkanlığım var,
ne dışarıda gezip tozayım para harcıyayım diye de bir düşüncem. Ama sistem
dedim ya koymuş bir kere aklıma para kazanmam lazım benim. Lisede bir kankam
var. Adı Emre. Ha bu arada bu düşüncenin aklıma düştüğü zaman da yaz ayları
yakınları. Hiç öyle sonbaharda ya da kışın aklımın ucundan bile geçmez böyle
bir düşünce. Neyse havaların ısınmasından olacak iyice kabarıyor tabi benim bu
düşüncem. Düşünüp duruyorum ne yapsam diye. Sanki yapabileceğim bir sürü iş var
da ben seçemiyorum. Tabi fazla zaman geçmiyor açıyorum ben bu durumu benim
kankam olan Emreye. Emre böyle böyle para kazanmak lazım olum diyorum. Evet
diyor çok haklısın kesin bir şeyler yapmak lazım. Meğer tek ben değilmişim para
kazanma peşinde koşan. Dedim ya sistem arkadaş bizi bu hallere düşürmüş. İlk
önce klasik yollara başvuruyoruz tabi ki; Gazete İlanları. Başlıyoruz ilanlara
göz gezdirmeye. İlk önce tüm ilanlar dikkatli ve özenli bir şekilde okunuyor,
olası iş ilanları işaretleniyor.Ve böylece son ve en önemli aşamaya geliyoruz.
İlandaki numarayı aramak. Yavaş yavaş her aramadan sonra biraz daha sönüyor umutlarımız.
Kim ne yapsın ya iki tane lise öğrencisini. İki ya da üç tane daha aranacak
ilan kalıyor. Vira Bismillah deyip arıyoruz. Aradığımız yer sanayide küçük bir
metal kesim atölyesi. Şimdi haklı olarak metal kesim atölyesi ile sizin olası
iş ilanları ne alaka diyeceksiniz. Alaka şu ki adamlar vasıfsız eleman
arıyorlar. Bu da bizim en iyi olduğumuz iş. Ondan ötürü yani. Tamam diyor adam
ben bugün şehir dışına çıkacağım gelin de gitmeden konuşalım diyor. Bakalım ne
yapabilirsiniz. Biz iki kafadar seviniyoruz tabi. Bu durum onca aramadan sonra
iş bulmuş gibi bir şey. Yer sanayi sitesi ve şehrin dışı. İkimiz de bilmiyoruz
tabi oraları. Ama olsun para kazanacağız sonuçta. Adam verdiği tarife göre yol
üzerindeki bir jandarma karakolunda inmemiz lazım. Söylüyoruz otobüs şöförü ne
durumu böyle böyle bizi tam orada indir. Tamam diyor adam. Dediği gibi de bir
saat sonra bir jandarma karakolunun önünde bırakıyor bizi. İniyoruz ama o da ne
etrafta bırak sanayi sitesini tek bir yerleşim dahi yok. Biraz oraya yürü biraz
buraya yürü yok arkadaş. Bakıyoruz böyle olmayacak ben bir adama sormaya karar
veriyorum durumu. E ne de olsa sora sora Bağdat bulunurmuş. Bakıyorum bir amca
çiçekleri suluyor. Emekçi birisi kesin yardım eder diyorum içimden. Güzel bir
ses tonuyla soruyorum “Abi buralarda bir sanayi sitesi varmış ne tarafta kaldı
acaba? “. Adamda da aynı güzel ses tonuyla cevap veriyor bana “ Ben Türkçe
bilmiyor”… Aman Allahım adam yabancı. Yön tarifi sormaya kalktığım adam bırak
sorduğum yeri Türkçe bile bilmiyor. Ama yılmak yok aramaya devam taa ki artık
böyle bulunamayacağını anlayıp da sevgili işverenimizi tekrardan arayıp yönü
sormaya kalkıncaya kadar. Arama sırası Emre’de. Arıyor ve güzelce bir fırça
yiyor adamdan. Adamın sesi ta bana kadar geliyordu. “ Ne salak adamlarsınız siz
ya on kere aradınız hala bulamadınız”. İşte olası işverenimizin verdiği bu
yanıt bizim son umutlarımızı da kaybediyor. Olmadı napalım diyoruz. Dönüyoruz tekrar
şehre. Devam eden günlerde iş arama para kazanma aşkımız hiç bitmiyor tabi. Ama
yok. Arkadaş üniversitelilerin bile işsiz olduğu bir dönemde kim lise öğrencine
iş versin. Bizi bu halimizle kabul eden birkaç tane anket işi de çıkmıyor değil
hani. Ama hepsi para vermek için baya güzel kotalar öngörüyor ki gerçekleşmesi
baya bir zor. Bu güzel düşünceler eşliğinde tam bir ay geçiyor ve bizim iş
konusundaki en iyi ve en yakın olayımız sadece adresinin yakınından bile
geçmeyi başaramadığımız metal kesme atölyesi. Olmayınca olmuyor arkadaş. Ben
tamamenumudumu kaybetmek üzereyken benim kanka bir gece ansızın beni arıyor. Ya
olum içinde değişik resimler bulunan çerçeveler satabilir miyiz diyor. Tabi
olum ne demek diyorum hemen tabi ki satabilir ve böylece çok zengin olabiliriz.
Bahsettiğim zenginlik tabi ki bir yıllık harçlığım oluyor bu arada. Neyse
bizimkisi buldu getirdi bir yerlerden bu çerçeveleri. Başladık bizde sokak
sokak, dükkan dükkan dolaşıp elimizdekileri satmaya çalışmaya. Ama nerdee... Bir baktım ki saate tamı tamına 6 saat olmuş.
Ve iki kişi toplam da bir tane bile çerçeve satmayı başaramamışız. Tamam bu iş
de yattı. Bizim emre ertesi gün geri götürdü bu çerçeveleri. Artık geriye
sadece son ve en bilindik yöntemi kullanmak kalmıştı: Tanıdıklardan bizim iş
bakmasını istemek. Bunu da yaptık ve ilk harekete koyulduğumuz günden beri
artık iki buçuk ay geçmiş oldu. Ama sonunda sese yine benim kankamdan geldi.
Otobüste hostluk yapacaktık. Gitti başvurduk. Meğer otobüsler her yaz
sıkışıklıkta öğrenci çalıştırırlarmış. Kabul ettiler bizi ve böylece başladık
çalışmaya. Çok istedik, çok çabaladık, çok yorulduk ve en sonunda başardık.
Tabi kariyerimizde çok önemli bir noktada olduğumuzu söyleyemezdim ama olsun bu
işsizlikte iş bulmayı başarabilmiştik…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder