Kral Çıplak


Kral Çıplak

   Tam 8 ay oldu ben memuriyete başlayalı. Çalıştığım yer icra dairesi. Zaman burada öyle bir akıp gidiyor ki anlayamıyor insan gerçekten de ne olduğunu. Daha dün mülakatta Başsavcı, Reis ve Üye Hakimin önünde dizlerim titriyordu. Başsavcının odasının kapısından içeriye girip önlerinde duran koltuğa giderken geçen süre içerisinde bile acaba ne soracaklar diye düşünmeden edemiyordum. Bir bakmışım ki geçmişim son sınavı da. Bir bakmışım ki başlamışım iş hayatında çalışmaya. Ve bir bakmışım ki geçmiş sekiz ay ben gözümü açıp da kapayıncaya kadar.
       İcra diyince aklıma sadece evlerine gidilince ağlayan, yalvaran yakaran insanlar gelirdi. Hiç bilmezdim buraların tam aksine yüzde doksan oranın da eğlence olduğunu. Ha bu arada gerçekten zor durumda olan insanlar da yok değil ama çoğunluk baya bir rahat. Umursamıyor adamlar bu durumu. Sanki günlük normal bir durum icra ya düşmek. Yavaş yavaş borçluların evine gitmeye başladıkça gördüklerim her seferinde biraz daha ağzımın açık kalmasına neden oldu. Her zaman geçerli olan bir şey vardır. Bir icra memuru dış göreve borçluları bulmaya çıkıyorsa eğer mutlaka gittiği on adresten yedisi boştur. Bu durum asla değişmez. Yani bizim deyimimizle borçlu “ÇAKMA ADRES” vermiş demektir. Artık gittiğim adreslerin sayısı bir hayli artmaya başladı. Tabi gördüklerimin sayısı da. Çok nadir de olsa gerçekten zor durumda olan, genellikle sadece arkadaşına güvenip de kefil olduğu için başı derde giren adamlar da çıkıyor karşımıza. Ama çoğunluk ise sizi güzelce bir güldüren ve keyif veren insanladır. İşe başladığımın 4. ayı falan olması lazım. Elimizdeki dosyanın üzerinde bir borçlu adı yazıyor. Amacımız adamı bulmak ve borcu tahsil etmek ya hadi hayırlısı… Adamın ortak olduğu şirkete gidiyoruz. Evet adımın dünya kadar borcu var ama aynı zamanda baya iyi iş yapan bir şirket in de ortağı. Borç da hani öyle küçümsenecek bir şey falan değil; bildiğin 570 bin Türk Lirası. Giriyoruz kapıdan içeri ve adamın odasına doğru yöneliyoruz. Aman Allahım o da nesi… Adam bizi resmen kapılarda karşılıyor. Ben daha önce hiç böyle bir borcun tahsiline gitmemiştim ama büyüklerimden duyduğum böyle bir borç karşısında adamın bize görünmeden kaçması gerekirmiş. Yok ama arkadaş adam öyle rahat öyle rahat ki sanki borcu basit bir telefon faturasından kaynaklana 100-200 liracık bir şey. Ya 570 bin Türk Lirası bu ya adam hiç sıkılmaz mı ? Ama çok geçmeden çıkıyor adamın rahatlığının sebebi ortaya. Meğer şirket A. Ş. imiş. Yani anonim şirket. Kanuna göre burada bir şey yapamayız. Adam farkında tabi durumun rahat. Bize çay, kahve yanında atıştıracak güzel aperatifler sunuyor. Neyse bizde farkındayız tabi durumun bir şey yapamayız ama avukat son bir umut bir sıkıştırayım diyor ya, demez olaydı.
Adam güzelce bir sırıtıp ne dese beğenirsiniz: “Ah buralara kadar gelmişsiniz zahmet etmişsiniz ama burası A.Ş. olduğu için burada bir şey yapamazsınız. Bari size evimin adresini vereyim de oraya gidin”

            Her hatırladığım da bende tebessüm bırakan bir anıdır da bu; benim asıl yazıp da anlatmak istediğim bu değil. Hazır hızımı almış da yazmaya başlamışken bunu da ekleyeyim bari dedim. Artık sekiz ay olmuş görmediğim pek bir şey kalmamıştır diye düşünüyordum içimden. Yine dış görevdeyim. Elimde bitirmem gereken 15 tane dosya var. Tabi 10 tanesi her ne kadar “çakma adres” dahi olsa hepsini tek tek ziyaret etmek zorundayım. Saat 4 falan olması lazım. Dosyalarımın hepsi bitti sadece biri hariç. Açıp baktım dosyaya neyin nesidir diye. Bir bayancağızın ismi yazıyor üstünde. Öyle çok da bir şey değil ya , anlaşmazlık çıkarsa evden kesin büyük küçük bir şeyler gider. Gidiyoruz adrese bizim taksici eski boksör müş bu arada. Yolda hiç sıkılmana imkan yok. Çünkü durmadan eski maçlarını anlatır durur. Yine rakibini nakavt ettiği anılardan birini anlatırken yavaşça gelmişiz adrese. Bir apartman dairesi. Beşinci kat ve asansör yok. Neyse spor olur en azından derken kendimizi kapının önünde buluyoruz. Basıyorum zile ve bekliyorum. Tam üç kez bastım aralıklarla. Evde kimsenin olmadığını düşünüp not yazmak üzereydim ki kapı yavaşça açıldı. Üzerinde gecelik bulunan hoş bir kadın açtı kapıyı. Anlattım durumu. Borcunuzdan dolayı adliyeden geliyoruz  içerideki eşyaları yazıp çıkacağız diyorum. Öyle bir borçlunun evine ilk defa gidildiğinde sanıldığı gibi her şey alınıp da çıkılmaz. İlk önce tespit yapılması, ne var ne yok yazılması gerekir dosyaya. Sonra gelseniz olmaz mı diyor bana. Yok diyorum elimde resmi yazı var girip yazmam lazım. Hem izin vermiyorsanız zorla girecek değilim ama bu sefer polis alıp da geleceğim diyorum. Tamam diyor kadın girin yazın bari. Giriyoruz içeriye avukatın elemanıyla. Başlıyorum yazmaya. Bir adet şu marka şu ekran led tv, bir adet şu marka dizüstü bilgisayar vs. diye gidiyor tutanak. Ben bunları yazarken bizim elemanda durmadan bir şeyler söyleyip diyor. Şurda şu da var , burada bu da var. Derken bir sessizlik oldu. Baktım bizim elemandan ses yok. Arkamı döndüğüm de gördüğüm manzara  benim de sesimi istesem de çıkartamamama sebep oldu.Hayır düşündüğünüz gibi elin de tabanca yada bıçak birisi beklemiyordu bizi. Şöyle 40-45 yaşlarında, elleri belinde, anadan doğma çıplak bir adam bakıyordu bize. Birden bu sessizliği bozarak ne yapıyorsunuz siz dedi. Şaşkınlık, bende hala devam ederken adama sadece eşyaları yazıyoruz diyebildim. Adam da hiç istifini bozmadan, olduğu yerden hiç kımıldama zahmeti göstermeden gözünün ucuyla kendi şeyini gösterip “Madem yazmaya başlamışsınız benimkini de yazın bari” diyiverdi. Adam tam salonun kapısın önünde duruyordu. Allahım dışarı çıkmak istesem geçmem gereken çırılçıplak bir adamı aşmam lazım. Aklıma gelen tek şey 155i arayıp beni kurtarın demek. Neyse ki kadın yalvara yakara adamı içeriye götürdü de çıplak bir amca ile mücadele etmek zorunda kalmadım. Karşılaşabileceğim onca durum gelirdi de aklıma, bu kadarına yok artık derdim.

5 yorum:

  1. hacı yanında boksör adam da varmış soksaydın ya götüne o pezevengin büllüğünü :D

    o değilde anonim şirket olayı ne yaaa?? var mı böle bişey gerçekten?? kur şirketi yap borcu sonra biz anonimiz de :D anonime töbe borç virmem bundan gayrı :D 5 lira istesin yine virmem o derece :D

    YanıtlaSil
  2. iyi güldüm ha sabah sabah :)

    YanıtlaSil
  3. Sanırım eşyalardan fazlasını tespit etmişsin bir nevi CSI olay ekibi inceleme gibi olmuşsun ne diyelim eğlenceli olmuş olmalı;DD

    Torunlarına anlatacağın bol miktarda hikaye ve dedenin kaynının kaynı Sherlock Holmes olduğunu bile söyleyebilirisn bu durumda..

    YanıtlaSil
  4. İçine mi doğdu bilmiyorum :) Sherlock Holmes değil de en azından Cingöz Recai derim diye geçiriyordum içimden :)

    YanıtlaSil